Haber: Ahmet Kaplan
Türkiye Haber Ajansı / Kocaeli
Türkiye'nin yerli otomobil üretme hedefini desteklediklerini belirten MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak: rollerinin düzenledikleri organizasyonlarla konuyu güncel tutmak ve doğru mesajların örgütlü şekilde yüksek seslerle verilebilmesine imkân sağlamak olduğunu belirterek yerli uçak hayal ettiklerini söyledi.
Gündemi de değerlendiren Olpak, "Kobani bahanesiyle öncelikle doğu ve güneydoğu illerimizde, sonrasında Türkiye'nin farklı coğrafyalarında insanların ölümleriyle sonuçlanan davranışları hiçbir şekilde tasvip etmemiz mümkün değildir" dedi.
Müstakil Sanayici İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) geleneksel hale getirdiği Otomotiv Sektör Zirvesi 2014’ İzmit Ramada Plaza Otel’de yapıldı.
Teknolojinin Yeşil Geleceği - Yerli Elektrikli Otomobil olarak belirlediği ana temasında üretilen Toyota’nın yerli elektrikli otomobil, bu organizasyonla Kocaeli işadamları ve kamuoyuna tanıtıldı.
Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Cengiz Arslan, MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı R. Bilal Şengün, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, TSE Proje Koordinatörü Dr. Murat Büyük, Derindere Motorlu Araçlar A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Önder Yol’un da Zaralarında bulunduğu çok sayıda davetli zirveye katıldı.
Zirvenin sonunda, görücüye çıkarılan “Elektrikli Otomobiller” Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak ve katılımcılar tarafından test sürüşü yapılarak denendi.
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, “Araba sevdamızı, otomobil sevdamızı ortaya koymak için MÜSİAD olarak önemli işlere imza atmayı hedefliyoruz. Otomotiv sektörünün derinliğini istihdama da bakarak değerlendirebiliyoruz. Gelecekte, yerli uçak hayallerimizde var” dedi.
MÜSİAD Otomotiv Sektör Zirvesi’nde gündemi değerlendiren MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, "Kobani bahanesiyle öncelikle doğu ve güneydoğu illerimizde, sonrasında Türkiye'nin farklı coğrafyalarında insanların ölümleriyle sonuçlanan davranışları hiçbir şekilde tasvip etmemiz mümkün değildir" dedi.
Olpak, Türkiye'nin otomotiv sanayisinin 2001'deki ekonomik krizin ardından 2008'e kadar geçen sürede ivme yakaladığını ancak bu tarihten sonraki süreçte dalgalanmayla devam ettiğini söyledi.
Türkiye'nin yerli otomobil üretme hedefini desteklediklerini belirten Olpak, rollerinin düzenledikleri organizasyonlarla konuyu güncel tutmak ve doğru mesajların örgütlü şekilde yüksek seslerle verilebilmesine imkân sağlamak olduğunu kaydetti.
Ülkenin içinde bulunduğu coğrafyanın son günlerde oldukça hareketli süreçten geçtiğine dikkati çeken Olpak, Türkiye'nin, sınır komşuları Suriye ve Irak'taki gelişmelere kayıtsız kalmasının düşünülemeyeceğini anlattı.
İki hususun çok fazla öne çıkmaya başladığını, bunlardan birinin Türkiye'nin Suriye'den gelen mültecilerin kabul etmesiyle ilgili değerlendirmeler olduğunu aktaran Olpak, "Maalesef kullandığı isimle terörün, anlamı barış olan İslam'la bir araya getirilmesine sebep olacak terör örgütünü desteklememiz söz konusu olamaz. Terör, hangi grup, felsefe, kurum veya devletten gelirse gelsin terördür ve topyekûn reddedilmeye muhtaçtır. Kobani bahanesiyle öncelikle doğu ve güneydoğu illerimizde, sonrasında Türkiye'nin farklı coğrafyalarında insanların ölümleriyle sonuçlanan davranışları hiçbir şekilde tasvip etmemiz mümkün değildir" diye konuştu.
"Sağduyu çağrımızı yinelemeye devam edeceğiz"
Olpak, Kobani’de can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sürecin tasvip edilemeyeceğini söyledi, “Barış sürecini sekteye uğratacak davranışlara karşı tavrımızı oraya koyduk ve koymaya da devam edeceğiz” dedi.
Olpak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sağduyuya yönelik çağrılara devam edeceklerini vurgulayarak, "Tüm bölgemizin geleceğini ortaya koyacağına inandığımız barış sürecini sekteye uğratacak davranışlara karşı tavrımızı her zaman ortaya koyduk, koymaya da devam edeceğiz" ifadesini kullandı.
Geçen hafta yapılan HSYK seçimlerinin, iş adamlarını ilgilendiren bir tarafı bulunduğuna işaret eden Olpak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemizin yatırım yapılabilir seviyede olmasını belirleyen unsurların en başında her zaman 3 kurumun bize vermiş olduğu notlar konuşuluyor. Elbette 3 derecelendirme kuruluşunun notları önemli ama biz 2013 yılının mayıs ayına kadar 3 kuruluştan da o notu alabilmiş ülke değildik fakat yatırımlar da yurt dışından gelmekteydi. Demek ki sadece 3 kuruluşun not arttırımına bağlı Türkiye'yle karşı karşıya değiliz. Bu noktada hatırlatmak istediğim husus, yerli veya yabancı yatırımcıların baktığı alanlardan biri de sizin hukuk devleti olup olmadığınızdır. Dolayısıyla geçen hafta gerçekleştirilen bu seçimlerin de bu noktada olumlu gidişe yol açması hepimizin dileğidir."
AK Parti Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün de bir MÜSİAD üyesi olarak düzenlenen programdan gurur duyduğunu söyledi.
Aygün, “Tarımdan üretilen yağları yerli otomotivde kullanmayı düşünüyoruz. Nadasa bırakılan 5,5 milyon hektar alandan bize 300 bin hektar alan gerekiyor. Biz inşallah bu konuda başarılı oluruz. Tarım Bakanımızı ikna edene kadar göbeğim çatladı. Hayırlı olsun” diye konuştu.
"Avrupa'nın en iyi yan sanayisi bizde"
Kılıçaslan, Türkiye'nin geçen yıl 850 bin civarında araç ihraç ettiğini, 870 bin civarında da ithalat yaptığını aktararak, bunların 500 bininin otomobil grubunda olduğunu, bunun da talebe uygun araç üretmek kaydıyla Türkiye'de canlı iç pazar bulunduğunu gösterdiğini anlattı.
OECD'nin teknoloji yoğunluğu listesine göre, otomotiv sektörünün yeksek teknolojili olmadığını, orta yüksek sektörler arasında yer aldığını belirten Kılıçaslan, "Avrupa'nın en iyi yan sanayisi bizde" diyerek sözlerini şöyle tamamladı:
"Yan sanayi, ana sanayiye direkt bağımlı çalışıyor. Tüm yatırımlarımızı yan sanayiye yapıyoruz. Ana sanayideki problem, toplumun her kesimi tarafından hissediliyor. Opel, ekonomik krizi gerekçe göstererek 2000 yılında İzmir Torbalı'daki fabrikasını kapattı. Yılda 10 bin araç üretiyordu ve 10 bin kişiyi de istihdam ediyordu. Yan sanayiyle 60 bin kişiye istihdam sağlıyordu. Bu ana sanayinin Torbalı'dan çekilmesi, oradaki yan sanayiyi olduğu gibi etkiledi çünkü yan sanayi yatırımını Opel'e parça üretmek üzere yapmıştı. Ana sanayideki etki direkt yan sanayiyi rahatsız etmekte. Dolayısıyla bizim ana sanayi için 'bu bir ideal midir, realite midir' tartışması, Türkiye için gerçektir. Türkiye, kendi otomobilini yapmak zorundadır."
"Yerli elektrikli otomobil fikrini değerli buluyoruz"
MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Cengiz Arslan da ülke ekonomisinin yerli markalarla daha da şaha kalkmasını ve dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesini yürekten arzuladıklarını söyledi.
Bu kapsamda hedefe çok yüksek katma değerle hizmet edebilecek yerli elektrikli otomobil fikrini değerli bulduklarını vurgulayan Arslan, Türkiye'nin alternatif yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok stratejik konumda olduğunu ve bu tür enerji kaynaklarının derhal devreye sokulması gerektiğini kaydetti.
Arslan, Türkiye'nin dış ticaret açığı vermesinin en büyük sebebinin doğalgazın tamamını, petrolün de tamamına yakınını ithal etmesi olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:
"Enerji ithalatımızı azaltabilmek adına hızla alternatif enerjileri hayata geçirecek projelere ihtiyacımız var. İşte bu noktada elektrikli ve suyla çalışan motor teknolojileriyle ilgili çalışmalar yoğunlaşmış ve belli olgunluğa erişmiştir. Elektrikli otoyla ilgili elbette bazı eksikliklerimiz vardır fakat giderilemez değildir. Eğer yerli elektrikli markamızı tesis edebilirsek, ihracat şampiyonu otomotiv sektöründe ithalata bağımlılığımız azalacak ve ülkeden döviz çıkışı azalacağı için de dış ticaret açığımız düşecektir."
MÜSİAD Otomotiv Sektör Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı R. Bilal Şengün, Türkiye’nin bu alana yönelmesini stratejik açıdan da önemli bulduğunu dile getirdi. MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Cengiz Arslan da “2023 hedeflerimizin arasında olan, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğimiz için kendi otomobilimizi kendimiz üretmeye karar verdik.” şeklinde görüş belirtti.
Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ise Kocaeli’nin Türkiye’nin üretim kalbi ve merkezi olduğunu hatırlattı, “Bu toplantı Kocaeli’nin 2023 yılında planlama ve ekonomik büyümesinde önemli bir yeri olacaktır. Otomotiv ile 2023’teki 500 milyar dolar hedefimize 75 milyar dolar katkı yapacaktır. Yerli bir markamızın olmaması asla kabul edilemez. 2023’e kadar bir marka ile dünya pazarında yerimizi alacağız” diye konuştu.
Sanayi Genel Müdürü İbrahim Kılıçaslan, "Şöyle bir iddiamız var, Avrupa'da hiçbir araba markası yoktur ki Türkiye'den parça kullanmasın. Varsa da 'el imalatıdır' diyoruz. Bunun haricinde bütün araçlarda Türkiye'den giden bir parça vardır" dedi.
Kılıçaslan, Türkiye'nin 2023 hedeflerinden birinin 2 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılaya ulaşmak olduğunu, bunun da 500 milyar dolarını ihracat hedefinin oluşturduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2001'de 31 milyar dolar olan ihracatının 2006'da 85 milyar dolara, 2013'te de 152 milyar dolara çıktığına dikkati çeken Kılıçaslan, 2023'teki 500 milyar dolar hedefinin, lineer (doğrusal) artışla mümkün görünmediğini ancak eksponansiyel (üstel) artışla bu hedefe ulaşılabileceğini kaydetti.
Kılıçaslan, verimlilik ekonomisiyle eksponansiyel artış olamayacağını vurgulayarak, "Yani yüzde 5-10 verimlilik olsa bile 500 milyar dolarlık hedefe ulaşmak mümkün değil. Bu hedefe ulaşmak için yapmamız gereken, bilgi ekonomisine geçmektir, üretimimize bilgi katmaktır, katma değer katmaktır. Bu da ya markalaşarak veya inovatif ürünler üreterek olacaktır. Bu bağlamda otomotiv bizim için önemli" diye konuştu.
Türkiye'nin 2013'teki ihracatının yüzde 11'ini otomotiv sektörünün gerçekleştirdiğini hatırlatan Kılıçaslan, "2013'te Türkiye'nin otomotiv ithalatı 17 milyar dolar, ihracatı 17 milyar dolar. Yani cepte bir şey kalmamış. Türkiye'de 163 Ar-Ge merkezi var. 163'ün 54'ü otomotivle alakalı. Bunun da 12'si ana sanayi, 42'si yan sanayi. Türkiye, toplam Ar-Ge giderlerinin üçte birini otomotive veriyor" ifadesini kullandı.
Kılıçaslan, ana sanayide 50 bin, yan sanayide de 250 bin olmak üzere otomotiv sektöründe 300 bin kişinin istihdam edildiğini dile getirerek, sektörün ara eleman sıkıntısının diğer sektörlere göre daha az olduğunu vurguladı.
Üretilen ürünlerin Avrupa'ya akredite olduğunu kaydeden Kılıçaslan, "Şöyle bir iddiamız var; Avrupa'da hiçbir araba markası yoktur ki Türkiye'den parça kullanmasın. Varsa da 'el imalatıdır' diyoruz. Bunun haricinde bütün araçlarda Türkiye'den giden bir parça vardır" dedi.