Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1989 yılından bu yana her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri, düzenlenen törenle sahiplerine verildi.
Törende konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, "Türkiye bir genel seçim geçirdi. Önümüzde de bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Fakat 17 Aralık’tan sonra adalet ve emniyet kurumlarında başlatılan geniş çaplı görevden almalar ve atamaların gerekçelerini bütün açıklığıyla öğrenebilmiş değiliz. Adalet sistemi güven kaybediyor. Halkı korumakla yükümlü kolluk güçleri de öyle." dedi.
TGC'nin 1989 yılından buyana düzenlediği Basın Özgürlüğü Ödülleri bu yıl '24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde kapsamında Taksim’deki The Marmara Oteli’nde törenle sahiplerine verildi.
Törende "Sürekli Basın Kartı" almaya hak kazanan TGC üyelerine de Anı Plaketleri takdim edildi.
Sürekli Basın Kartı alan Türkiye Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Gazeteci Ahmet Kaplan'a da Anı Plaketi verildi.
Ahmet Kaplan Anı Plaketini, TGC Eski Başkanı Orhan ERİNÇ'in elinden aldı...
Törende ayrıca, 24 Temmuz 2013’den bu yana Sürekli Basın Kartı almaya hak kazanan Ahmet Kaplan, Murat Aydın, Aydın Kömürcü, Şener Kılıç, Faruk Erdem, Yücel Sarı, Erol Işık, Zafer Dinçer, Genco Sabancı, Hüseyin Akarçeşme, Semra Kardeşoğlu, Özlem Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 121 TGC üyesine de Anı Plaketleri takdim edildi.
Törene; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC önceki Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGC Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC Yönetim Kurulu Üyeleri İhsan Yılmaz, Göksel Göksu'nunda aralarında bulunduğu 600’ün üzerinde gazeteci katıldı.
Sunuculuğunu Başak Şengül'ün üstlendiği törenin açılış konuşmasını TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı. Ustalarımızın önünde saygıyla eğiliyorum diyen Olcayto, "Bugün, basında sansürün ilk kez kaldırılışının 106. yıldönümü. İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte görevli sansür memurlarını matbaalarına, gazetelerine ve yayınevlerine sokmayarak ertesi gün sansürsüz bir Türkiye’ye ‘merhaba’ diyen ustalarımızın önünde saygı ile eğiliyoruz. Dönemin gazetecilerinin direnişlerini, dayanışmalarını hayranlıkla yâd ediyoruz. Gerçekleştirdikleri meslek bütünleşmesini, bölünmüş kamplara ayrılmış günümüz gazeteciliği için de örnek olmasını diliyoruz. Gazetecilik tüm dünyada özelikle de Türkiye’de çok zorlu bir dönem geçiriyor. Bir yandan gezegenin hemen hemen her bölgesinde başlayan çatışmaları izlerken yaşamını kaybeden muhabirler, foto muhabirleri ve kameramanlar; bir yanda da sosyal medya karşısında giderek tiraj ve itibar kaybeden sermaye yoğun gazetelerin küçülme gerekçesi ile işsiz bıraktıkları gazeteciler. Ortadoğu’da çatışmalarda, bölgesel savaşlarda ölen, yaralanan gazeteciler ve tüm bu özverili çalışmalarına karşı haberleri gazetelerde, ekranlarda siyasi dengeler gözetilerek yer almayan haberlerinin sansürlendiği gazeteciler. Bunların tümünü düşündüğümüzde sistem tarafından bu onurlu mesleğin içine düşürüldüğü güç durumu yüreğimiz burkularak izliyoruz. Türkiye’ye baktığımızda gazeteciliğin genel sorunlarına günbegün iktidardan kaynaklanan yeni sorunlar ekleniyor.” dedi.
'ADALET SİSTEMİ GÜVEN KAYBEDİYOR'
Adalet sisteminin güven kaybettiğini söyleyen Olcayto, şunları ifade etti: "Türkiye bir genel seçim geçirdi. Önümüzde de bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Fakat 17 Aralık’tan sonra adalet ve emniyet kurumlarında başlatılan geniş çaplı görevden almalar ve atamaların gerekçelerini bütün açıklığıyla öğrenebilmiş değiliz. Adalet sistemi güven kaybediyor. Halkı korumakla yükümlü kolluk güçleri de öyle. Kamuoyunun gerçekleri öğrenme, doğru haber alma hakkı olarak belirlenen basın özgürlüğü ise uluslararası ölçeklerde Türkiye’de yok sayılıyor. Umuyoruz ki; Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra iktidarı ve muhalefeti ile demokrasinin uluslararası ölçütlerine uyum sağlanabilir. Ülkeyi içinde bulunduğu kaostan ve insan haklarına yönelik ayıplardan kurtarmanın çareleri de bulunabilir. TGC, özgür bağlantısız gazetecilik ilkesini benimsemiş bir kuruluştur. Dolayısıyla siyasi partilerle büyük iş çevreleriyle özel ilişkileri olmaz. Amaç salt gazetecilerin gasp edilen özlük haklarına, işsiz gazetecilerimizin durumlarına, her gün biraz daha tırpanlanan sosyal güvencelerine sahip çıkmaktır. Eleştirilerimiz bu kapsamda dikkate alınmalıdır."
'GERÇEKLERİN ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILIYOR'
Olcayto, "Yıl içinde; Türkiye Soma’da onulmaz bir acı yaşadı. 301 maden emekçisi kardeşimiz gerekli önlemler alınamadığından yaşamlarını kaybetmiş, Soma’da yaşananları kamuoyuna aktarmak, kamuoyunu bilgilendirmek isteyen gazeteciler ise devletin ve iktidarın baskısıyla karşılaşmışlardır. Gerçeklerin yine üstü örtülmeye çalışılmıştır. Ölen madencilerin sayısı düşük gösterilerek halkı yanıltmaya yönelik demeçler verilmiştir. Bu tutum Türkiye’de insan değerinin ne denli önemsenmediğini ortaya koyan önemli göstergelerden biri olmuştur." diye konuştu.
'106 YIL SONRA BÜTÜNLEŞME UNUTULDU'
Gazeteciler iktidarın yanında yer alarak kraldan çok kralcı diyen Olcayto, "İstanbul’da Gezi eylemlerinin 2. yıldönümünde de polis şiddeti devam etmiş. Gençlerin Gezi olaylarında ölen arkadaşlarını anmalarına bile izin verilmemiştir. Bütün bu yaşananlarda yalnız iktidarı sorumlu tutmak haksızlık olarak gözükebilir. Çünkü gazeteciler ne yazık ki; ustalarımızdan 106 yıl sonra bütünleşmeyi unutmuştur. Meslek ilkelerini bir yana bırakmışlar ve iktidarın yanında kraldan çok kralcı kesilmişler. Böyle bir durumda gazeteciler olarak kendi özeleştirimizi yapmak zorundayız." ifadelerini kullandı.
'MESLEĞİ POLİTİK ÇIKARLAR İÇİN KULLANAN YENİ BİR ZÜMRE'
Mesleğini politik çıkar için yapanların olduğunu vurgulayan Olcayto, "Gazetelerinden atılan meslektaşlarımızın yanında olmayan; sendikasızlığa, örgütlenmeye karşı çıkan, mesleği politik çıkarlar için kullanan yeni bir zümre ortaya çıkmıştır. Bunları gazeteci olarak nitelemek içimizden gelmiyor. Toplumda var olan gerginliği arttırıcı yayınlar yapan, manşetlere nefret söylemlerini çıkaran, farklılıkları suç gibi gösteren bu yeni gazeteciliğin bir gün elbet son bulacağına inanıyoruz. Çünkü bu tür gazeteciliğin, dalkavukluk yaptıkları kimselere de yarardan çok zarar getirdikleri yavaş yavaş otaya çıkmaktadır." şeklinde konuştu.
'AKREDİTASYON ARTIK RESMİLEŞMİŞ'
Akreditasyon artık resmileşmiş görünüyor diyen Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sansür, oto sansür, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller aradan geçen bir yılda daha da artmış durumda. İşsiz gazeteci arkadaşlarımızın durumu da öyle. Bu yıldan da pek çok örnek verebiliriz. Haberler karartılmıştır. Çeşitli yasaklama kararlarıyla halkın gerçekleri öğrenme, doğru haber alma hakkı örselenmiştir. Cezaevlerinde gazeteci sayısı azalmışsa da gazeteciliğin bir parçası olan dağıtımcılar hâlâ parmaklıklar arkasındadır. İktidarın gazete sahiplerine tehditleri, talimatları ve muhalif gazetecilerden şikayetleri ısrarla sürmektedir. Başbakanın ya da bakanların toplantılarına muhalif gazetelerin ya da sol tandanslı gazetelerin katılmaları engelleniyor. Akreditasyon artık resmileşmiş görülüyor."
'BAYRAM DEĞİL BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE GÜNÜDÜR'
Turgay Olcayto, "Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nü Türkiye’de sansürün, oto sansürün olmadığını, düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanıldığını söyleyen kişi ve kurumlara varsa onlar 24 Temmuzları bayram olarak kutlayabilirler; ama bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 12 Mart darbesinden bu yana bayram sözcüğünü kaldırmıştır. Gazetecilerin sorunlarını dikkate alarak 24 Temmuzları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak ilan etmiştir. Elbette dileğimiz; gelecek 24 Temmuzların çok sesli çağdaş bir toplumun bayramı olarak kutlanması. Geçen yıl söylediğim gibi bugün ütopyada olsa Gezi Parkı gençleri ütopyanın ne denli değerli olduğunu bizlere anımsattı. Gençlerden dayanışmayı, hoşgörüyü, doğaya saygıyı, paylaşmayı öğrendiğimizi de bu arada unutmayalım. Basın özgürlüğü ödüllerini alan meslektaşlarımı, kurumları kutluyorum.” dedi.
'ÖDÜL ALAN GAZETECİLER VE ÖDÜL KONULARI'
2014 Basın Özgürlüğü Ödülü Kişi dalında gazeteci Erol Önderoğlu’na ve Tuğrul Eryılmaz’a verildi.
Erol Önderoğlu basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili hak ihlallerini takibi, raporlanması, duyurulması için Türkiye’de ve uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle ödül aldı.
Kişi dalında bir diğer ödül ise çok farklı seslerin bir araya geldiği özgür bir platform olan Radikal 2’yi 17 yıl yönetmesi, ayrıca basın çalışanlarının haklarının korunmasında verdiği destek nedeniyle gazeteci Tuğrul Eryılmaz’a ödül verildi.
Ankara Barosu’nu ise basın, ifade ve iletişim özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için verdiği destek nedeniyle kurum dalında ödüle layık görüldü. Baro adına ödül, Ankara Barosu Başkanı Avukat Sema Aksoy’a verildi.
BBC Türkçe, Türkiye’de habere erişimin kısıtlı olduğu dönemlerle, Gezi sürecinde ve Soma faciasıyla ilgili her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle kurum dalında ödüle layık görüldü. Kurum adına ödül, BBC Türkçe Bölümü’nün Servis Başkanı Murat Nişancıoğlu’na verildi.