Antimikrobiyal Direnç (AMR) ile mücadele, Tek Sağlık yaklaşımı kapsamında önceliklendirilmeliCOVID-19 salgınının ardından ve dünyanın şimdiye kadarki en sıcak yazında gerçekleşen G20 Zirvesi sonuç bildirgesinin merkezinde insan refahının gerçekleşmesi için sağlık ve iklim gündeminin tek sağlık çerçevesinde yönetilmesi vardı. G20 Zirvesi sonuç bildirgesinde ekonomik önlemlerin yanı sıra iklim değişikliğine karşı acil harekete geçilmesi ve sağlığın güçlendirilmesi kararları da yer aldı.Hindistan'ın ev sahipliğinde 18'incisi "Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek" ana temasıyla Yeni Delhi'de düzenlenen G20 Zirvesi sonuç bildirgesinde küresel önemi devam ettiği için yer bulan konulardan birisi de antimikrobiyal direnç (AMR).
Antimikrobiyal Direnç gerek halk sağlığı etkisi gerekse ekonomik maliyeti nedeniyle son yıllarda küresel gündemin en temel meselelerinden birini oluşturuyor. 2016 yılından beri G20 Zirvesi’nin gündeminde yer bulan Antimikrobiyal Direncin etkilerinin en aza indirilmesine yönelik bu yıl da ulusal eylem planlarının ortak bir çerçevede tek sağlık oluşumu kapsamında değerlendirilip uygulanmasının önemine dikkate çekildi. İnsanlarda, hayvanlarda ve çevre üzerinde antimikrobiyal direncin etkilerinin en aza indirilmesine antibiyotiklerin kullanımına ilişkin gerekli düzenlemelere vurgu yapılırken aynı zamanda koruma, kontrol ve tanının önemi üzerinde duruldu.Tedbir alınmadığı taktirde 2050 yılında antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceği tahmin ediliyorG20 Zirvesi’nin ardından konu ile ilgili değerlendirme yapan Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Tek Sağlık Çalışma Grubu Kurucu Başkanı Doç. Dr. Serap Süzük Yıldız, “Antibiyotiklere ya Bilinç Gelişir ya da Direnç” diyerek konunun önemine dikkat çekti. Yıldız şunları söyledi: “Kısaca hatırlatmak gerekirse, antimikrobiyal direnç mikroorganizmaların, antimikrobiyal ilaçlara maruz kalmalarıyla birlikte zaman içinde direnç kazanıp değişim göstermeleri sonucu ortaya çıkıyor. Mikroorganizmalar ilaçlara karşı dirençli hale geliyor ve hastalıkların tedavisi için mevcut olan seçenekler işe yaramıyor. Antimikrobikler sadece insanlar için değil, veterinerlik ve tarım sektöründe de yaygın kullanıldığından, antimikrobiyal direnç hayvanlarda ve tarımda kullanılan ilaçların etkisiyle de gelişebiliyor. Türkiye, bu konuda küresel platformlara veri sağlayabilen ve sürveyans sistemlerine sahip bir ülkedir ancak antimikrobiyal direnç oranlarının yüksek olduğu ülkelerden bir tanesidir. Küresel halk sağlığı açısından bakıldığında, antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl yaklaşık 700 bin kişi hayatını kaybediyor. Ayrıca direnç oranının bu hızla artmaya devam etmesi halinde, 2050 yılında antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor. Gördüğünüz gibi sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından AMR öncelikli sağlık sorunlarının başında geliyor. Antimikrobiyal direnç küresel ekonomik etkilerinin yanı sıra sürdürülebilir kalkınma ile de doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili. Bu nedenle Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri söz konusu olduğunda da önemli bir kilometre taşı çünkü bu, yolun yarısını işaret ediyor.”Türkiye olarak son yıllarda antibiyotik kullanım oranlarının düşürülmesine ilişkin politika ve programlar ile endişelerinin biraz daha azaldığını ancak yine de konunun önemli bir tehdit unsuru olduğunu belirten Yıldız, koruma, kontrol ve tanının önemine de vurgu yaptı.Yıldız sözlerini şöyle tamamladı: “Atılan adımların ve uygulanan programların sonuçları ve katma değerlerini ayrıca konuşabiliriz. Ancak burada önceliğimiz konu ile ilgili çalışmaların bir odak etrafında toplanması. Bunun için de ülkemizin kıyaslanabilir ve güvenilir direnç verilerinin toplanması ilk öncelik olmalı. Ardından etkili eğitim, öğretim ve iletişim yoluyla AMR konusunda farkındalığın artırılmasına yönelik çalışmaları hayata geçirmek gerekir.”
Antimikrobiyal Direnç gerek halk sağlığı etkisi gerekse ekonomik maliyeti nedeniyle son yıllarda küresel gündemin en temel meselelerinden birini oluşturuyor. 2016 yılından beri G20 Zirvesi’nin gündeminde yer bulan Antimikrobiyal Direncin etkilerinin en aza indirilmesine yönelik bu yıl da ulusal eylem planlarının ortak bir çerçevede tek sağlık oluşumu kapsamında değerlendirilip uygulanmasının önemine dikkate çekildi. İnsanlarda, hayvanlarda ve çevre üzerinde antimikrobiyal direncin etkilerinin en aza indirilmesine antibiyotiklerin kullanımına ilişkin gerekli düzenlemelere vurgu yapılırken aynı zamanda koruma, kontrol ve tanının önemi üzerinde duruldu.Tedbir alınmadığı taktirde 2050 yılında antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceği tahmin ediliyorG20 Zirvesi’nin ardından konu ile ilgili değerlendirme yapan Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Tek Sağlık Çalışma Grubu Kurucu Başkanı Doç. Dr. Serap Süzük Yıldız, “Antibiyotiklere ya Bilinç Gelişir ya da Direnç” diyerek konunun önemine dikkat çekti. Yıldız şunları söyledi: “Kısaca hatırlatmak gerekirse, antimikrobiyal direnç mikroorganizmaların, antimikrobiyal ilaçlara maruz kalmalarıyla birlikte zaman içinde direnç kazanıp değişim göstermeleri sonucu ortaya çıkıyor. Mikroorganizmalar ilaçlara karşı dirençli hale geliyor ve hastalıkların tedavisi için mevcut olan seçenekler işe yaramıyor. Antimikrobikler sadece insanlar için değil, veterinerlik ve tarım sektöründe de yaygın kullanıldığından, antimikrobiyal direnç hayvanlarda ve tarımda kullanılan ilaçların etkisiyle de gelişebiliyor. Türkiye, bu konuda küresel platformlara veri sağlayabilen ve sürveyans sistemlerine sahip bir ülkedir ancak antimikrobiyal direnç oranlarının yüksek olduğu ülkelerden bir tanesidir. Küresel halk sağlığı açısından bakıldığında, antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl yaklaşık 700 bin kişi hayatını kaybediyor. Ayrıca direnç oranının bu hızla artmaya devam etmesi halinde, 2050 yılında antimikrobiyal dirence bağlı olarak her yıl 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor. Gördüğünüz gibi sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından AMR öncelikli sağlık sorunlarının başında geliyor. Antimikrobiyal direnç küresel ekonomik etkilerinin yanı sıra sürdürülebilir kalkınma ile de doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili. Bu nedenle Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri söz konusu olduğunda da önemli bir kilometre taşı çünkü bu, yolun yarısını işaret ediyor.”Türkiye olarak son yıllarda antibiyotik kullanım oranlarının düşürülmesine ilişkin politika ve programlar ile endişelerinin biraz daha azaldığını ancak yine de konunun önemli bir tehdit unsuru olduğunu belirten Yıldız, koruma, kontrol ve tanının önemine de vurgu yaptı.Yıldız sözlerini şöyle tamamladı: “Atılan adımların ve uygulanan programların sonuçları ve katma değerlerini ayrıca konuşabiliriz. Ancak burada önceliğimiz konu ile ilgili çalışmaların bir odak etrafında toplanması. Bunun için de ülkemizin kıyaslanabilir ve güvenilir direnç verilerinin toplanması ilk öncelik olmalı. Ardından etkili eğitim, öğretim ve iletişim yoluyla AMR konusunda farkındalığın artırılmasına yönelik çalışmaları hayata geçirmek gerekir.”